24 Ağustos 2013 Cumartesi

göç

Salıncaklar kurulmuş bahçelerde,
Yataklar dam başlarında,
Başı bakar semaya ; yıldız sayar.
Düşecek mi derken; derin uykulara.
Korkutur delik cepleri
Bir hevesten kaçınırsa .
Memleketim burası.
Biliyor musun ?

Demin terkedilmiş sokaklarda;
Tüm yılın hasatı sırtında
Koşup gelmez kimse yardıma .
Utanır ; fukara olmaktan
El ne der ?
Kimler gülerek seyreder?
Annem o .
Görüyor musun ?

Bir tekeri patlamış arabalar,
Taşlar fırlar yol kenarına.
Geçiyor sağlı sollu tarlaları
Bir adam başına düşen buğdayı
Al aşağı vur yukarı...
Babam o .
Tanıyor musun ?

Kara kaplı kitaplarda.
Yazılmış haydutların öyküsü.
Kaçırmış uykularımı atlılar
Ne şah takarım , ne sultan.
Altın semerli gümüşten felek.
Kimim kaldı söyle ; toprağım düşman.
Yolcuyum ; sırtımda yırtık bir yelek.
Benim o .
Geliyor musun ?

22 Ağustos 2013 Perşembe

karakavak

Tutunduğum son dal
Kırıldı , çıplak kaldı bahar
Düşerken zihnimde
Hala o yaldızlı masallar.
Masalı anlatır seni.

Ellerin yaşına sığmaz
Çizgiler can verir düşüme
Büyük gelir bedeni
Ellerini vur yüzüme.
Yüzüm öper seni.

Ömrün yaşına yetmez.
Pot durur kefeni
Yanlış terzilerde ham bez
Dolanır boynuna dikeni.
Dikeni boğar seni.

Tutunduğum son dal
Çenemden göğsüme kadar
Kollarından uzanırlar;
Ağır kayıplarım ihtiyar.
İhtiyar ağırlar seni.


*Karakavak ağacı = Yaşlandıkça oluklaşır . Gölgede büyüyemez , nemli toprağa ihtiyacı vardır.

21 Ağustos 2013 Çarşamba

iplik

Sen nasıl susasın,
Neyler bile etmiş şikayet
Sızlan bana , bana yakın
Ölüm bana , hayat sana yakın.

Sen nasıl gömesin,
Bitmemiş ayrılıklarını,
Pirincinden ayrı taşını.
İzin ver , ellerim toprağına gelsin.

Sen nasıl göresin,
Denizlerde tükendin köpük köpük,
Fazla dalmış olamazsın.
Yaşın daha çok küçük.

Sen nasıl durasın,
Uğramadan nasıl gidesin,
Gönlün kalır , ayakların bağın
Onlarsız ne eylersin.


19 Ağustos 2013 Pazartesi

adak

Sonbahar , kış
aldırmadan soğuk ağırlayış
bir buseyle kilitli dudaklar
hasret boynunda bir iç çekiş
çöküyor sabahları üzerime
altın kulelerden kuşlar misafir ömrüme .
Ömür ki...
Ömür Yaradan'a bin şükr
Verilmiş ince sözler
altında yatar otuz yıllık anılar

tam göğsümde sabreder
akan bir çağda bergüzar
yeşilini gösteren bir mehtap
ağaçların kovuğuna ilişmiş adaklar
rüzgara meydan okur , düşmez
yapraklarında sallanan kağıtlar .
sarısı karalanmış , dillenmiş ağıtlar
sen daha inatçı ; eline su dökemez .

İlkbahar , yaz
Umursamaz karlar beyaz .
üşür ellerim sol cebinde
içim yanar dışım aymaz
çöküyor geceleri dolunayla
örtülmüş bulutlar bir yorgan misali
altında yatar yirmi yıllık enkaz
kancası kopmuş palangalarla
kuş ötmez , terkedilmiş diyarlarda
gözlerin can verir onlara
bir bakışınla ; gönlümden kanadına.
düşer bir dua;daldan toprağa
bitmez şikayet;gözü doymaz
Ne sakala minnet , ne bıyığa.
Sessiz , âmâ bir rüzgar
kaldırır üzerimden; zira bedelli
yerden uzak maha yakın,
senden ırak bana kalsın.

18 Ağustos 2013 Pazar

on-dört

Bir kapı aralanıyor .
Dizlerime kadar çamur yol .
Nerede bu dağlar , kimin feryadı ?
Bu ses ; hangi insan evladı ?

Bir kapı aralanıyor.
Yüreği ufak bir kızın ağzından
Ezelinden yazılmış ince bir köprü.
Teslim oluyor ; gözünü kırpmadan.

Bir kapı aralanıyor .
Ortalık toz , duman !
Koca bir adam yanaşıyor .
Sıkıyor kemiklerini , duruyor zaman.

Sonra kapanıyor kapılar .
Ardında hayali beyaz gelinciklerin,
Rüzgarda dahi tütmüyor kokusu;
Ah sızlatsa yüreğini geceleyin.

yanık


Resimler kurutulmuş asma bahçelerin damlarında.

Okunmuş toprağın duası bu çatısız duvarlar.
Kuytu,köşede kalmış bir yanı yanık resimler.
Çevirdikçe sayfaları , parmaklarımın terinden
Çocukluğum büyüdü ağır ağır .
Sahi kim bu kara saçlı çocuk ?
Lise yıllarından yahut ilkokul .
Zira yanakları al , dudakları hoyrat yaban.
Aşina yüzü ; büyüdü çocukluğum.

9 Ağustos 2013 Cuma

saz

Tellerine takılmış ömrümün yılları ;
Tozlu , yer yer vurulmuş gövdesine ,
Hafif bir esinti dokunuşun,
Sonra yaşlandım ben .

Sözün sapına kulp oldukça ,
Sustuğun yerde teller vurulunca ;
Bir dut ağacından esir alınmış kırlangıçlara.
Sonra yaşlandım ben .

Yağmurları tükettin , vura vura
Toprağım yetim kaldı , isyanda .
Geçmiş zaman bahçelerinde ; aynı çocukluk.
Sonra yaşlandım ben .

Önüme dizdiğin yolları ,
Teferruat sayıp ömür biçtim kendime,
Geçirdim başıma kefen niyetine .
Sonrası...
Yaşlandım ben .

7 Ağustos 2013 Çarşamba

han

Dizlerimin üzerinde bütünleme çaresizliğim ,
Avucumda sıktığım toprak ;
Fırlatıyorum mavi kamçılı sulara
Yarısı kara , yarısı ak .
Tanımıyorum .

Göğün pamuk balkonlarından seyret;
Mevsim vaad etmeden açan çiçekleri,
Yer yer çamura bulanmış cesaret;
Koparmaya çelimsiz elleri,
Tanımıyorum .

Gözleri sana benzeyen bir şehirden bak;
Göremediğini anlat , plaktan bir türküyle .
Binaları , kayalarıyla büsbütün parlak.
Ver elini , elimi görsün dünya gözüyle .
Ama tanımıyorum.

Bir derin uykuda kalmış gemiler ,
Sendelen ! Bir bu yandan öteki ana...
Ne köşesinden tutsam su almış beş beter .
Battığı meçhul , zaferleri kıran kırana...
Ama , seni tanımıyorum .

1 Ağustos 2013 Perşembe

bölük

Nasıl da ele veriyor kendini ; toy toy
Kabahatlerin yol olur , dizlerime kadar boy.
Bıraktım düşlerimi ; sırf sen ikna kal
Bölme zamanı , bölme işte , bütün olarak al !

Nereyi görüyorsa gözlerim : orası ufuk
Ayıklarımın takıldığı yerde yol biter
İzini sürerim;sonu belli başı bozuk,
Kuyruğuma takılmış ; zehir iğneli akrepler.

Koca cihandan tek dileğim yok,
Ardımdan dökülen su bile nem olur.
Çok uğraştığım dizelerin üzerine söz yok.
Yine aç sayfalarım ama gönlüm tok.

Bıraktım düşlerimi ; sırf sen ikna kal.
Issızlığın tam ortasında yalınayak ,
Zehir iğneli akreplerle kardeş olmak !
Bıraktım düşlerimi ; sen zamanı benden çal.