29 Temmuz 2013 Pazartesi

aldırış etmezken

Aydınlar zifirisinde batarken ;
Ben sefamı sürerim seneler boyu .
İçim ağlar , yüzüm gülerken ;
Sen de sualsiz çareler kör kuyu .

Bir kitap kapanırken ; perde perde ;
Kafiyesiz kağıdımda yetim bir balat .
Zaman ; alışagelmiş semasında saltanat ,
Sade bir serap ; cadde cadde .

Bir tuğla çatlatırken toprağı ,
Bir heves ; bin sorgu isterken ;
Kıpırdar , düşer bir defne yaprağı ,
Tam ortasına ; hayat son bulurken .

miad

Zaman  okyanusun en derin tarafından vurulmuş 
soğuk

kıyıya vurmuş
parlak ama yalnız
bir kabuk kadar 
buruk 

Zaman
dalgaların çarpan yüzlerinde 
                                                pişmanlık
Hor görülmüş  iki yüzlü anılarda 
                                                        açlık 

Zaman
bir kalemin kağıdı öptüğü anda 
                                                       durgun  
Bavulunu topladığı her halükârda
                                                                suskun
...

Zaman  biriken yıllarda 
ayrılık 
henüz toy yaşlarında
anlık
...

Zaman
meydan okur ölüme
...
Sonra
su olur
akar
yolunu bulur
....
zaman
meydan okur ölüme
sonra
su olur
akar ömrüme
...

25 Temmuz 2013 Perşembe

Asr-ı Âhir

Yıllar boyu küreklenmiş bir gemi;
Suyundan , tuzundan illet 
Koy kenara kağıdı , kalemi 
Kaldır başını , sözünden sayfufet.

Bir bak denize , sırların
Köpük köpük ; kıyılarda
Vuruyor yüzüne hırçın hırçın,
Kaldır başını , kıyamet kapıda .

Kendine dön bak ; gam yok
Kesilmiş suretinde derin bir iz,
Denize cenkeder ; mazisi var-yok,
Kaldır başını , sonunu ; zevali çok .


*Asr-ı Âhir = Son asır , son devir .

zor


Ayın küstüğü soğuk taşlar;
Karanlıkta kalmışlar,gidilmez
Karlı yollarda bata çıka ;
Ayağının bastığı yerde ot bitmez . 
Ama kabirde ;
Sen savaş ! Savaş...


Yolsulluk yapışmış yakamıza ,
Alıp iki parmağını bir hışımda;
Merminin ayrılıp gittiği gibi,
Belki bir güneşin vedasında..
Ama koynumda;
Sen yavaş ! Yavaş...
 

Tek isteğim şimdi , bir gece
Geceler var , gündüzleri gör diye
Ne var ki kokunu getire 
Gözüme , gönlüme hediye.
Ama gecemde;
Sen dolaş ! Dolaş...

ahir et

Yere göğe sığdıramadığım ;
Tabutunun kenarına ilişmiş;
Sol yanında , sığdırabilir misin ?
Alabilir misin ağzımın içinden ;
O iki cümleyi ; veda
Yahut bir merhaba .

Kağıtlara yetiremediğim ;
Ellerin sıkışmış iki yanına;
Hem sağda , hem soluna,
Yetirebilir misin ellerini bana ?
Kaldırabilir misin kemiklerini ;
Tahtalarından sıyrılıp semaya .

Hesabını düz , gel
Her sualine reva gönlüm;
İçimi eritiyor , sen gel ;
Sen semaya gel , toprağa gel !
Onun kokusuyla eser bir yel ;
Üşür ömrüm...


23 Temmuz 2013 Salı

us

Katlan yüreğim ;
Avazı çıktığı kadar bağırana.
Şimalden bir esinti sözlerin ;
Ahir zamanda çıkan cürretin , ala...


Dertlen yüreğim ;
Pak kalmış tüm kağıtlara.
Şarktan bir yalvarış bedenin ;
Kızanların patlattığı saçmalarda . 


Uslan yüreğim ;
Soyut , somut tüm anlayışlara .
Zihninden bir parça hasretin
Ağacımda asılı kalacak ; sustuklarımda.

Paslan yüreğim ;
Murdar kümeslerde sıkışmışlara.
Semadan bir armağan dileğin  
Tutacak ; tutunamayan tüm aşklara .


mizban

Kabuslu bir gecenin ardından ,
Riyakar gökyüzü ; durgun.
Omuzlarında gençliğin...
Ardına bakmadığın yüzün solgun .

Masanın başında bir ziyaretçin
Dolunay bu gece de ergüvan kokuyor .
Dumanın parmaklarında *Ahir-bin
Kaldır başını , semaya dokunuyor !

Kabuslu bir gecenin ardından,
Kanunsuz yalnızlıklar misafirin ;
Halini hatrını sormaya .
Bir sığınak göster ki çıkmasın yoluna .

Masanın başında ziyaretçin
Yalnızlığın bu gece de buram buram;
İçime dolan , akışkan sisin .
Bana dumanıyla her dize bayram !

*Mizban  =  ( Farsça ) Misafir kabul eden .
*Ahir-bin = (Farsça)  Sonunu gören , düşünen . 

18 Temmuz 2013 Perşembe

aşiyan

Güneş bir limana vurur gibi gemiden;
Öyle sert , sesi ta derinden.
Af dileyecek kuşlar...
Kuşlar ki hasıl olan gökyüzünden .

Karanlıkta ara ara işaret
Yaprakların şarkından doğarak.
Bu sis koca meydanda cehalet
Vuslat her ağacına adak .

Var olmadan aydınlık ,
Aydınlık ki geceyi batıra .
Sesin kölesine *mutlık ,
Sesin ki *fecr olan sabahıma .

Şimdi sen uyuyorsun , uyanma
*Mutalsam boynun firarda
Kuşlar göç edecek..
Kuşlar ki sana *sebi , sana felek .




*Aşiyan = kuş yuvası .
*mutlık = azad eden .
*fecr = Sabahın getirdiği , güneşin doğuşu ile gelen kızıllık .
*mutalsam = tılsımlanmış olan , esrarengiz , büyüleyici .
*sebi = esir , köle , tutsak . 

15 Temmuz 2013 Pazartesi

tamah

Eksik kelam merhamet getiriyor,
Dile gelmiyor ayan beyan.
Dua üstüne dua ekliyor,
İnancı gelmiş anadan , babadan.


Gelenek tanımaz ; örf , adet , töre
Vadisini suya kavuşturacak ,
İçinde hapsettiği hangi yöre ?
Yağmur koksun ; *acak acak .


Anlat bana ; savurup rüzgarını
Vur yüzüme yalanı , yanlışı...
Yaşadıklarını göstere göstere !
Niyetsiz umudun bende zaman dışı .


Kabullen ; öfkeli değilim .
Vur yüzüme yalanı , yanlışı
Savruldukça yapraklar ; takvim takvim.
Seyrin batacak bende günaşırı...


*Tamah = açgözlülük , hırs  .
* acak acak = toprak toprak

Akl

Bir bilse insan neden , niye ?
Vaziyet ortada , döküntüleri *ayen.
Bir tek kalem hesap sormuyor dizelere 
Sualsiz güveniyor ebediyyen . 
Gelecek kaygı taşımaz bir bilse ,
Çifte kavrulmuş anılar kapıda ,
Utanmadan ilişmiş , hepsi *akese .
Geçmiş sual tanımaz bir bilse...

İyi niyetim koca bir hadise,
Evrilmiş , çevrilmiş her yanı . 
Ah dinlemeyi bir bilse !
Kalmayacak sustuklarımın beyanı .

Zaman zaman yitiriyor ,
Sonra nagehan geri geliyor . 
Eksiltiyor her anı ,
Nefesimden , sesimden bir bilse
.



*Akl = Sığınacak yer .
*ayen = apaçık , bariz .
*akese = asılmış , ilişmiş

7 Temmuz 2013 Pazar

gar


Benzemiyordu bir kalemi eline alıp yazmaya . 
Benzemiyordu hiç bir kelimeye , ne ağırlığı son veriyordu acısına , ne bir sonrakine umut . 
Tüm söylenilenler aynı gibi , sen bir ışık verdin tüm söyleyeceklerim aynı gibi.

 Kayıtsız , şartsız tüm yolculuklar sebep aramıyordu gidenlerin ardından bir avuç suya . 
Nedeni bilinmezdi gidenin arkasından toprağı öpen su tanelerinin .
 Nedeni bilinmezdi gidenin bir yük dolusu geçmişiyle gidemediği .
 Tüm duraklar ondan geçecek , tüm otobüsler o olacak , tüm otobüs koltukları sen kokacak .

 Bir yolculuğun ardından tek söz kalıyor dişlerimin arasında ;
 Aç,  bir boşluk arıyor çıkmaya yeltenmiş .
Kırılan dişlerimin arasından sana bakıyorlar usulca , bana karşı suçlular .
Kalmalılardı yerlerinde oysa ki , adam gibi hasretlerini sineye çekip susmalılardı .
 Yapamadılar .
Her biri kırık dişlerimin arasından özgürlüğüne kavuştular , 
Savruştular küçük küçük;  aklının başında sana yol yordam oldular .
Her biri bana suçlu , sana borçlu kaldılar . Dişlerim kırıktı , yarısı benden kaldı . 

Şahitlerim vardı bir otobüs garında . 
Onlarca insanın gönderdiği , kaldığı , gidemediği . 
Yalnızlıkların sırtını dayadığı koltuklarda ; eski bir ter kokusu , üzerine sinmiş başka kokuları . Şahitlerim vardı otobüs garlarında .
 Hepsi birbirine benzer , aynı görevi üstlenmişler .
 Karşılamak adına gelenlerin yüzü güledursun ; 
Yağmur kararsız patlatsa mı bir şimşek ; sevincine , gözyaşına .
Kararsız hava , açsa mı rengini , gösterse mi güneş yüzünü . 

Yüksek rakımlı tüm dağlar bekleyene daha bi anlamlı , 
Yağmur gelmese başları dönmeyecek o yana . 
İzliyor etrafını ; bir hastanenin acil kapısı gibi . 
Onun acısı seninkinden daha kaliteli ,
Onun kavuşması daha fiyakalı hiç değil . 

Aşağı yukarı bir adamın yüzündeki yalanı , çaresizliği , hüznü , çekimserliği , 
Acınası saklanamamış tüm duyguları var otobüs garlarında . 
Söylenememiş sözler , verilmemiş mektuplar gibi birikmişler dudaklarında ; bir yanını düşürüyor . Belli etmemek adına , gideni de üzmemek adına aslında . 
Saklayabilmeyi başardığını sandığı çenesi ;
Sanki çıkmış o yüksek rakımlı dağlarda kar varmışcasına titriyor . 
Saklayabildiğini düşündüğü , iki tarafında . 
Aslında artık birbirlerini göremediklerinde boşaldığı gözyaşları .
Bir daha görecek belki , meçhul . 
Ama hep kötüsünü düşünür gar insanlarım .

  Kalktı mı otobüs yerinden , oynadı mı tekerlekleri , bir cesaret dolar içine .
Çekip almak o beklemiş ter kokusuyla koltuğundan , ayaklarını bir adım öteye götürmek .
 Otobüs uzaklaştıkça gardan , tüm duygular yerini bırakır acı bir pişmanlığa . 
Çaresiz olduğunu bildiği pişmanlığı daha bir yüklenip gelir yüreğine .
Nefes almak o an ağır , dağlar o an yakın .
Otobüs uzak ,
 Sonrası yolları ;ona varamayacak yolları hep tuzak .
  
Sonra sen bir şiir isteyeceksin.
 Kelimeler sığmayacak dizeye , 
Otobüsler artık gardan değil kağıtlarımdan kalkacak . 
Ben yazdıkça severadım gelecek gözlerin mercan mavisi gökyüzüme..
Ben istemedikçe elin gitmeyecek bavuluna ,
 Ben yazmadıkça öpmeyecek,sade sular hasret kalacak garımın toprağına .