Benzemiyordu bir kalemi eline alıp yazmaya .
Benzemiyordu hiç bir kelimeye , ne ağırlığı son veriyordu acısına , ne bir sonrakine umut .
Tüm söylenilenler aynı gibi , sen bir ışık verdin tüm söyleyeceklerim aynı gibi.
Kayıtsız , şartsız tüm yolculuklar sebep aramıyordu gidenlerin ardından bir avuç suya .
Nedeni bilinmezdi gidenin arkasından toprağı öpen su tanelerinin .
Nedeni bilinmezdi gidenin bir yük dolusu geçmişiyle gidemediği .
Tüm duraklar ondan geçecek , tüm otobüsler o olacak , tüm otobüs koltukları sen kokacak .
Bir yolculuğun ardından tek söz kalıyor dişlerimin arasında ;
Aç, bir boşluk arıyor çıkmaya yeltenmiş .
Kırılan dişlerimin arasından sana bakıyorlar usulca , bana karşı suçlular .
Kalmalılardı yerlerinde oysa ki , adam gibi hasretlerini sineye çekip susmalılardı .
Yapamadılar .
Her biri kırık dişlerimin arasından özgürlüğüne kavuştular ,
Savruştular küçük küçük; aklının başında sana yol yordam oldular .
Her biri bana suçlu , sana borçlu kaldılar . Dişlerim kırıktı , yarısı benden kaldı .
Şahitlerim vardı bir otobüs garında .
Onlarca insanın gönderdiği , kaldığı , gidemediği .
Yalnızlıkların sırtını dayadığı koltuklarda ; eski bir ter kokusu , üzerine sinmiş başka kokuları . Şahitlerim vardı otobüs garlarında .
Hepsi birbirine benzer , aynı görevi üstlenmişler .
Karşılamak adına gelenlerin yüzü güledursun ;
Yağmur kararsız patlatsa mı bir şimşek ; sevincine , gözyaşına .
Kararsız hava , açsa mı rengini , gösterse mi güneş yüzünü .
Yüksek rakımlı tüm dağlar bekleyene daha bi anlamlı ,
Yağmur gelmese başları dönmeyecek o yana .
İzliyor etrafını ; bir hastanenin acil kapısı gibi .
Onun acısı seninkinden daha kaliteli ,
Onun kavuşması daha fiyakalı hiç değil .
Aşağı yukarı bir adamın yüzündeki yalanı , çaresizliği , hüznü , çekimserliği ,
Acınası saklanamamış tüm duyguları var otobüs garlarında .
Söylenememiş sözler , verilmemiş mektuplar gibi birikmişler dudaklarında ; bir yanını düşürüyor . Belli etmemek adına , gideni de üzmemek adına aslında .
Saklayabilmeyi başardığını sandığı çenesi ;
Sanki çıkmış o yüksek rakımlı dağlarda kar varmışcasına titriyor .
Saklayabildiğini düşündüğü , iki tarafında .
Aslında artık birbirlerini göremediklerinde boşaldığı gözyaşları .
Bir daha görecek belki , meçhul .
Ama hep kötüsünü düşünür gar insanlarım .
Kalktı mı otobüs yerinden , oynadı mı tekerlekleri , bir cesaret dolar içine .
Çekip almak o beklemiş ter kokusuyla koltuğundan , ayaklarını bir adım öteye götürmek .
Otobüs uzaklaştıkça gardan , tüm duygular yerini bırakır acı bir pişmanlığa .
Çaresiz olduğunu bildiği pişmanlığı daha bir yüklenip gelir yüreğine .
Nefes almak o an ağır , dağlar o an yakın .
Otobüs uzak ,
Sonrası yolları ;ona varamayacak yolları hep tuzak .
Sonra sen bir şiir isteyeceksin.
Kelimeler sığmayacak dizeye ,
Otobüsler artık gardan değil kağıtlarımdan kalkacak .
Ben yazdıkça severadım gelecek gözlerin mercan mavisi gökyüzüme..
Ben istemedikçe elin gitmeyecek bavuluna ,
Ben yazmadıkça öpmeyecek,sade sular hasret kalacak garımın toprağına .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder