30 Mart 2013 Cumartesi

teşrin-i evvel'den evvel

Yaşlı dolu evleri , dirlik kokar sokakları.
Her köşeyi dönen gecenin zifirisi
Taşlara basa basa bin destur..

Söğüt sarmış heryanını koca balkonlu kerpiç evler,
Cümle alem uykusundayken;
Yaprakların ardında uyumamış ışıklar , bin dertli..

Hiç bitmez ayazı , kapı eşiğinden usulca uğultular
Birisi uyanmayagörsün sokakta inler o gıcırtılar
Tahta araları , paslı demir bahçe kapıları..

Bir yokuş aşağı , sonrası çeşme başı
İçi geçmiş , sırtı iki çuval ipliğine edalı
Gecenin bir leyli yarısı..
Çalıyor , vura vura sazına *nafiz türküsünü
Zevcesini takmış sözüne ,
Dilleri *bedbaht tellere vura vura.. 

Az evvel geçti şuradan ,
Ah o merhum yüreğini bura bura..



/// Elbet her şiirin hikayesi vardır .
 Neşet Ertaş mekanın cennet olsun .  




*teşrin-i evvel'den evvel = Eylül ayı
*nafiz = içe işleyen , delip geçen
*bedbaht = bahtı kara , mutsuz

28 Mart 2013 Perşembe

İstanbul

Kan çekiliyor bedenden,
Sensiz de ömür geçiyor nihayet.
Soluklarım sıkışıyor köşe başlarında,
Miadını* tamamlıyor adımlarım .

Herşey yerli yerinde ;
Dolap gıcırtısı , kapı aralığı..
Penceremden içeri giriyor bir zaman,
Gözü ömrümün üzerinde basiretsiz* .
Gel zaman , git zaman...

Bir eylül uzanıyor rüzgarıyla
İçimizi ısıtıyor bir bardak çay şahidiyle.
Ne yanyana , ne karşılıklı
Ellerimiz kayıyor bardaklardan ,
Sırçadan* buğusu kalıyor .

Ne zaman bir İstanbul düşünsem...
Kaldırıyorum başımı ansızın ;
Yerden göğe haksız olsun,
Şehre böylesi yakışıyor .


*Miad = Vaad edilen gelecek zaman
*Basiretsiz = İleri ve gerçek görüşlü olmayan
*Sırça = Cam

24 Mart 2013 Pazar

ve sen

Ezberim bozuldu ,
Sana baktığım heryerde yamalı bedir* selama durmuş.
Alelusul bir aşk yaşanıyor kapısız odalarda;
Ve sen cama sıkışmış , artık kanatsız kuşların vebasını yükleniyorsun.

Bir kanıt istiyorum kainattan
Nicedir altındayım semanın
Zira yaprak kıpırdamıyor korkudan , düşüpte toprağa karışmaktan..
Ve sen yağmuru yurdundan sürgün ediyorsun.



Açıyorum ömrümün haritasını 

Gönlümün meşgalesi tamam .
Önüme serilmiş teferruatsız yollar
Sen sevgilim yine bigane*... yine gammaz* ... yine gidiyorsun.
Öyle zalim , öyle zahir* ki herşey

Ve sen akıbetini hakediyorsun .


 *Bedir - Dolunay
 *Alelusul = Kurala uygun bir biçimde
 *Bigane = Yabancı
 *Gammaz = Söz getirip götüren , ara bozucu
 *Zahir = Apaçık 

21 Mart 2013 Perşembe

hoş

Hoşgeldinle başladı herşey ;
Bahar sırasını bekliyor hele bir kış bitsin.
Yapraklar gülümsemeye hasret kuyrukta,
İçim muradına boyun eğmiş,
Pek memnun seyrediyor ağaran rengini ufukta.

Hoşgeldinle başladı herşey ;
Beyhude geçiyor zaman,
Ne içindeyim , ne büsbütün dışında
Madem ki sen geceden güzelsin,

Bırak rüzgar pencerenden içeri girsin.

Yüreğimde saraylar ziyan oldu,
Masmavi gökyüzü mahsur kaldı yağmuruna.
Ne renkleri geri döndü rüyaların,
Ne hatrı kaldı su damlasında..

Her sabah ayrı bir hikayeye göz açtım.
Sana bir bahar hazırlamak boynumun borcu.
Bazı sabahlar akşama doğru,
Gecikmiş bir vakti seher.

Sulanmış bir kağıt parçası , mürekkebi dağılmış
Öyle yazıların olduğu bir yatakta uzanıyorum
Hoşgeldinle başladı herşey
Ve bir hoşçakala sığdırdı
Tüm baharı... Yazı... Kışı...
Öyle hoş geldin ki hoş kalmak ne hacet !

16 Mart 2013 Cumartesi

adım adım

Zaman bile bir hayli yorgun
Epey akşam olmuş , gün yorgun .
Haberim yok gideceğinden
Hissetmiş gökyüzü oysa ki , sen çoktan gitmişsin benden.
Herşey öylesine sabırsız ki garip gelen acelecilik
Etrafımda insanlar dört dönüyor .
Sanki birşeyin sonu gelmiş , doluşmuşlar odama.
Haberim yok gideceğinden
El mahkum omzuma dokunup bir teselliye...

Adım adım ilerliyorum ayrılığa ,herkes amade
Gözlerime gece çökmeden yokluyorum varlığını
Yoksun..
Uykum çok mahçup , bir tevahhuş* içinde .
Cümlelerim yolunu kaybetmiş .
Yazamıyorum.

Bu yıkım çok ağır bir yüküm oldu geceme , bilakis gündüzüme

Kabulleniyorum ayrılığı..
Zamana terketmiyorum seni , bir cesaret veda ediyorum..
Umut içinde hüsran dolu kıvranmaktansa
Bir Hoşçakal'ı reva görüyorum sana.
Sonra elimi göğsüme koyup bavulumla çıkıp gidiyorum yatağından
Yatağından , yastığından , yanı başından , taa ruhundan..
Sessiz gidiyorum , dilim varmıyor hava boşluğuna
Olur ya , rüzgar tersine eser de getirirse beni sana
Gördüğün yerde sarıl bana..


*Tevahhuş = Ürkme durumu

10 Mart 2013 Pazar

masa

Bir masaya oturuyoruz , deniz kenarında
Sanki canı canlanacak gibi samimiyetsiz eller tahta altında
Gözlerine bakıyorum gitgide uzuyor masa aramızda.
Toz oluyor yolu , kayboluyorsun.
Sonra birden duruyorum , masa aynı masa.
İşte olduğu gibi orada , cansız .
Aramızda ama , kestiremiyorum yakın mısın uzak mısın bana ?
Derken korku sarıyor ortalığı ;
Başımda mayalanan pak düşünceler , giderler ama vefasız ..

Yine bir deniz kenarında
Bu defa ne sen varsın ne ben tamamım.
Sol yanım sağ yanımı almış karşısına , bir de kırmızı Şarap yanında
Ve gökyüzü de yıldızıyla eşlik ediyor
Sonra o masa.. giiiittgide kısalıyor aramızda..

8 Mart 2013 Cuma

iskele

Kiminin kavuştuğu , büyük sayrılıkların yaşandığı yer.
Kanatlarının ucuna kara boyaların bulaştığı martılar.
Rahatsız edici tadilat seslerini kapatmaya yetmeyen müzik .
Üşümeyi sevenler olarak toplandık , muradımızı bekliyoruz .

İnsen de bindiğin gemiden , şöyle gelsen yamacıma;
Bir kahve içsek , kırk yıl hatrım kalsa sende.

İzmaritin parmaklarım arasında son demini verdiği yer.
Kalem tutuyor , soğuğa pervasız .
Güvertesine sıkışmış kelimeler , düşmüyor kalem ucuna .
Ama sen bir adım at , hepsi konuyor istemeden kağıt boşluğuna..

Martı olmak istiyor sonra yüreğim
Gittiğin yerlere rehber olmak dileğim.
Sağına bakarken solda kaçırdığın büyük balıklar
Hepsi eşlik ediyor sana , ufka vardığında gemi;
Hepsi bir haber bana sağlığını getiriyor.

Kalbimin saflığında taşıdığım o büyük sır,
Saflığından arınmış koca bir günah şimdi;
Yalanlara doyumsuz , ilgiye muhtaç,yenik.

Hiç duymadığım şarkıların eşliğinde
Önümden ayrılıyor yine gemiler.
Kalanların bir yarısını gönderdiği İskele'de
Tam karşıda iki dağın arasında olduğunu bilmek ;
Kaldırıyorum elimi selam olsun !
Kaldırıyorum elimi ; sallamaya çekimser , öylece havada kalıyor
İndirebilene aşk olsun...

4 Mart 2013 Pazartesi

"Gel"

Her sabaha yeni bir umutla uyandım ,
Her güneşin ışığı aynı umut , aynı beklenti .
Perde aralandığında basık odamın penceresinde;
İstenilen deniz değil , kuş değil , ağaç değil .
Ne halden anladın sen , ne çık'a geldin
Ne de ben bekleyemedim seni , ama ne gecelere hükmettim !

İki elim yanıma getirilmiş , öylece hareketsiz .
Dermansız tutunmaya , sonra ne cevap veririm sana ?
Söyleyemedim , çoğu geldi boğaz boşluğuna , yutkunamadım .
Hani düğümlenip orada , koca bir dağı deviren doğrular .
Hani sonunu kestiremediğin yollar.
Bir yanın gitmek istemezken korkudan , yürüyen bedenin koştuğu bacaklar .
Hani sana doğru .
Hani riyakar yüzün...

Aklımın ucundan geçmez dediklerin yanıbaşına öylece uzanıverir.
Seyredersin hatıralarını eğip başını öne .
Bir kere sevdaya tutulmaya gör..
Birlikte yatar kalkarsın , ucundan bile geçmeyen aklını götürüverir .
Sonra sen uçlarda gezsen ne fayda..

Ah yüreği yüreğime denk adam
Uyanır gibi birden korkulu bir rüyadan ,
Öyle sert vurdun ciğerime..
Sessizce sana "Gel" desem..
Ve sonra bir kapı aralayıp önüne yollar dizsem..
Sırtlasam yükünü omzuma !

Bir fotoğraf şimdi , yalnızlık tesellisi...
Saadet bu ömrün neresinde..
Sahi sevgilim
Burası neresi ?