28 Eylül 2013 Cumartesi

yol

Seyre dalınmış bir yolculukta
Her durakta farklı biri.

Oturuyor yamacıma
Koltuğa emanet gibi.

Ağaçlar ayrılıyor gözümden,
O mu gidiyor ben mi kaldım.
Sıra sıra ağaçlar.
Göğe çıkacak gibi.

Zelzelede bir yaprak
Düşüyor omzuma hayli titrek
Dokundum; kabuğunu temizleyerek.
Bana da güvensiz gibi.

Dökülenlerin arasından bir ışık
Ceketimde dans ederek
Yansıttı geçmişi rengarenk.
Güneş yine doğacak gibi.

Boyasız , kırık tuğla evleri
Yok mu hiç gidecek yeri ?
Camsız boşlukları kapkara
Kokusu geliyor kömür gibi.

Hep bir yöne ayçiçekleri
İçinden olmamışları çıkarıp
Yiyene mi sökene mi ayıp ?
Misafire de küsmüş gibi.

Yağmur çok dallı bir ağaçta
Altında sudan kaçanlarla
Nazlı nazlı düşleyerek.
Toprak yine kuru üvey gibi.

Patikalar sürülmüş tarlalarda.
Ne insan ne teker geçer .
Böyle dar yolda kim ne eder ?
Sanki kalemle çizilmiş gibi.

Yüksek minareli bir köyde
Çatısız damdan , ezan sesleri.
Duyuyor musun ?
Ben burdayım ! der gibi.

Çoklukta yetim kalmış ,
Tomruklar...
Kalanların da sonu gibi.

Yazısı silinmiş bir otobüs durağı.
Baksana !
O da çok beklemiş gibi...

Hurda arabalar üst üste.
Yanında bir hışım kurşuni.
Onların da...
Miadları dolmuş gibi.

Toprak toz oldu harmanlarda.
Ne öğütür bu insanoğlu ?
Görüyor musun ?
Yükseliyor buluta hasret gibi.

Sonra...
Yavaşlıyor ;
Ağacın , yaprağın , suyun sesi.
Seni görüyorum seyrederken
Seyire giderken ; en önde ben .
Sen de sanki.
Sen de gideceksin gibi.




NOT.

( Bu;şiirin neredeyse yarısıdır . )

27 Eylül 2013 Cuma

tutu(l)şmak

Asmalardan sallanıyor; buketlenmiş sevda.
Kül oldu asmalarda kuşlar ; tutuştu dallar
Derman ara dertsize ; düşmez diline veda
Asmalarda sallanır ; o rengarenk mahkumlar .

Garipsin ; söz gelir dileden dile .
Muhriplerle kaçtılar gelenler söze
Ah dediler ! Sen büyüksün , etme.
Asmalar sallandı böyle hoyrat sese.

Neyler bizi bu sefil uğraş ;
Aç kalsak ; hafifi rüzgar sürükler
Yanar eller , artık tutulmaz o aş
Asmalar bile çeker giderler.

Bak ! Sallanıyor ; yanmış bir baş.

Hangi lisan anlatır ateşi bir ihtiyaç.
Bilmez ; ermez aklı , erse bile kaç .
Asmalardan diyorum , sen asmalardan kaç.

21 Eylül 2013 Cumartesi

ardıç


Ayakların değmeden betona , ıslak yollardan
Yükselir daha da hiç aşağı bakmadan.
Yırtılır gibi gırtlağın ; haykırır sesleri.
Koşaradım gelir tanıdık birileri.
Anca o vakit döner vicdan.
Bu zamanda böyle yalnızlık.
Kaçamak gibi.

Can verir toprağa ; ektiğin her tohum.
Gölge eder , almaşık yapraklar.
Çekinir gövdesi aşağılara doğru
Bakar yüzüme ; bi' var bi' yokum.
Anca o vakit budanır dallar.
Bu zamanda böyle yalnızlık.
Düşmek gibi .

Yağmurla beslenir ruhun , zap suyu misali
Yaz sıcağında delirir içindeki şuhun
Ve susar nazikçe.
Zayıflar sesin derinlere indikçe ;
Titrer , ağzından ırak koylarda.
Bu zamanda böyle yalnızlık.
Yüzmek gibi .

Mazlumların ibresiyle görülmüyor zaman,
Su kaçmış kadranına , tökezlemiş yelkovan.
Ve sonra kanatır geçmişi.
Önce ardıç kuşunun sesi tırmalar seni.
Anlarsın vakit doldu , battı dikeni.
Bu zamanda böyle yalnızlık
Ölmek gibi .

11 Eylül 2013 Çarşamba

siren

Önceleri yağmur toprakla dolaşık,
Çekiyorum içime bir sis.
Ortalık toz , duman.
Doğu-batı , insanlar karışık.
Sonların sesi geliyor ileriden.
Çınlatıyor kulaklarımı poyraz.
Gözlerim yuvalarından ayrılıyor;
Çocuklarım bağırıyor avaz avaz.
Ortalık kanrevan.

Sırtımı yaslasam dayanılmaz,
Bastığım yerler dahi kabirden.
Namludan ayrılıyor mermiler;
Gideceği yeri bilir gibi haybeden.
Limanların ışıkları derken,
Sokaklar kararıyor.
Islanıyorum çok geçmeden.
Düşlerim akıyor ömrümden.
Memleketime ne yaptınız ?

artık

Yetiş bütün geç kalmalara;
Elinde ıslanmış buketler,
Titrer bacakların koşmaktan,
Varsan da...
Gitmesen diyorum.

Dokun bütün kelebeklere;
Parmaklarında mülteci tozları,
Nasır tutar avuçların,
Kaybolmasın haksız yere.
Sıkı tutsan diyorum.

Ağla bütün geçmişe;
Dizilmiş saklı fotoğraflar,
Tuzu yakar düşünce.
Yandığı yer aşikar.
Söndürsen diyorum.

Bekle bütün gidenleri;
Ayaklarında kor zincirler.
Canını sarar yürüdükçe.
Gittikleri meçhul yer.
İzini sürsen diyorum.

Seyret bütün ölenleri;
Bembeyaz giyilmiş mevsimler.
Ağladılar , beklediler.

Tıpkı senin gibi gittiler.
Artık dönsen diyorum.

9 Eylül 2013 Pazartesi

bile

Hayali serap eder
Akan bir ırmağın sesi;
Tırmalar kulaklarını.
Sonra serince öper.
Hayali serap eyler.
Gönlümü görmeyen gözün.

Çiyi yağmur eder
Seyirlere dalarsın;
Bir cam parçası yüzüm.
Soluk al , buğulansın
Çiyi yağmur eyler.

Gönlümü görmeyen gözün.

Tohumu mevsim eder
Bahçesinde koşarsın;
Tutunur bileklerinden
Budakları derinden.
Tohumu mevsim eyler
Gönlümü görmeyen gözün.

Cehennemi cennet eder
Ateşi suyuna halat .
İki ırmak düşer;
Biri Nil biri Fırat.
Zahiri batın eyler.

Gönlümü görmeyen gözün.



* Zahir apaçık anlamına gelir . Gözümüzle gördüğümüz herşeydir.
* Batın gördüklerimizin algılayamadığımız yanıdır. Algılayamadığımız herşeydir.
* Nil ve Fırat nehri Zahir'dir . Cennet'ten dünyaya gelir.
* Zahir ve Batın ayrı boyutlarda değildirler .
* Zahir algılayamadığımız anda Batın .
* Batın ise algılayabildiğimiz süreçte Zahir'dir.
* Zahir ve Batın kavramları insanın algılarıyla ilgilidir . 

6 Eylül 2013 Cuma

akyaka

Utanmadan geçmişi seyrettim.
Zifiri çimlerde başım emanet,
Havanlarda dövülmüş gözlerim,
Kirpiklerimi sana devrettim.
Bir kere görmüş bulundum.

Huzura yabancı gönlüm
Yabanlar yerleşesiye asır geçer.
Bulamazlar yarama merhem.
Sen söyle.
Bir asır için kaç dirhem ?

Bir bulut düştü suya,
Önce beyaz sonra turuncu
Yerle bir toz oldu dünya .
Kaçtı yine ipin ucu .
Bir kere sevmiş bulundum.

Anlaşmış güneş dolunayla;
Rüzgar yetim ama arsız,
Götürdü mü,getirdi mi kayıp.
Samanyolu adımı unutturur.
Senden duymaksa koca bir ayıp .

Mevsimi karşıladı ağaçlar;
Bir bir dallarını kırdılar.
Farkedince yanımda seni
Ensemden sırtıma vurdular.
Bir kere düşmüş bulundum.

Anlattın ardınsıra yılları
Belki kaldığın belki geçtiğin yolları
Kulpları noksan bardaklar devrildi
İçime aktı okyanus buz gibi.
Bir kere içmiş bulundum.

Topladın herşeyi koydun
Önümde sen , ben ; biz.
Yollar boyu savruldum.
Böylesini görürsem;
İki gözüm kör olsun !
Bir kere gelmiş bulundum.

1 Eylül 2013 Pazar

bir eylül

Denizler sallanır bostanlarda.
Üzüm toplar yama ellerin;
Umutların toprağa düşer.
Oysa...
Ezilenler ayak altında.
Bir eylül çöker.
İçinde ziyanlar keder.

Yasla sırtını bağ kavaklarına
Güneş tam ensende zulüm
Az evvelkiler gözünde tüter
Oysa...
Gidenler yapışık yakana.
Bir eylül çöker .
İçinde hayatlar söner.

Götürür rüzgar geri komaz ;
Dost bildiğini var eder.
Varlığın yaban çiçekleri.
Oysa...
Yabanlar gelir gider.
Bir eylül çöker.
İçinde kuşlar öter.

Seher vakti ; tan ağrımaz.
Gök yeşil , üzümler koruk.
Topla dağılanları birer birer
Oysa...
Dağılanlar ikişer üçer.
Bir eylül çöker.
İçinde otlar biter.